Ülkemizdeki kadın cinayetleri ve tacizleri ne yazık ki engellenemeyecek boyutlara doğru ilerliyor. Bu korkunç durumun en büyük sebebi, tabii ki yürürlükte olan ve caydırıcı niteliği bulunmayan yasalardır.
Bedeninizin üzerinde sadece "kadın" damgası varken bile hayat zorken, bir de "sanatçı kadın" kimliğine sahipseniz, hayat çok daha zor oluyor. Yapmak istediklerinize dair ruhunuzun çırpınışları ile, toplumun algı ve bakış açısı birbiriyle çakışınca, çıkın çıkabilirseniz işin içinden… Cinsiyet fark etmeksizin zaten tek başına sanatçı olmanın da zor olduğunu hatırlatmak isterim.
Sizlere sadece iki sanatçı kadından bahsedeceğim zira, sıkılmanızı istemiyorum ve aynı zamanda da bu serzenişim hakkında düşünme payınız kalsın istedim.
Çünkü büyük bir çırpınış içindeyim ve anlatmak istediğim sorunun ne kadar büyük, bir o kadar da acı veren bir duygu olduğunu gözler önüne sermek istiyorum ki, kendiniz sorgulayarak düşünerek neler hissettiğimi anlayın.
Ülkemizdeki ilkleri başarmış ve bütün engelleri yasakları yok sayıp, toplumun bağnaz görüşlerine kulak asmayarak, her zorluğu ardına itme cesareti ile gözünü karartmış ve kanatlarını açmış bir sanatçı kadından bahsedeceğim sizlere…
Roman Yazarımız Fatma Aliye Topuz
1862 yılında İstanbul'da, tarihçi Ahmet Cevdet Paşa’nın kızı olarak dünyaya gelen Fatma Aliye Hanım, çocukluğundan itibaren edebiyata ilgi duyuyordu. Ağabeyi Ali Sedat Bey’in aldığı dersleri dinleyerek kendini geliştirdi. Fransızca’ya ilgi duyan Fatma Aliye Hanım, bu dilin eğitimini alarak, ana dili gibi Fransızca öğrendi. Henüz on yedi yaşında iken evlendi. Evliliğinin ilk on yılında, dört çocuğuna bakarken, kocası Kolağası Faik Bey’den gizli olarak kitap okuyordu, fakat ilerleyen zamanlarda kocasının bu tutumunu kırdı ve eşinin izni ile tercümeler yapmaya başladı.
Georges Ohnet’in, Volonte isimli eserini Meram adıyla çevirdi ve bu roman, ‘Bir Hanım’ imzasıyla yayınlandı. Yazarın bu başarısı, babasıyla arasında özel bir dönem başlattı ve babasından, edebi yönde eğitim aldı.
Yazarın bu cesareti ve isteği, Ahmet Mithat Efendi’nin dikkatini çekti. Ahmet Mithat Efendi, Tercüman- ı Hakikat Gazetesi’nde Fatma Aliye Hanımı övüp ve onu manevi kızı olarak kabul etmesinin ardından Fatma Aliye Hanım, “Mütercime-i Meram” takma adıyla edebiyat dünyasında yer aldı ve ilk eserini, Ahmet Mithat Efendi ile ortaya koydu; ‘Hayal ve Hakikat’.
Bu romanda, kadın ve erkek olarak iki kalem vardı. Kadın tarafını Fatma Aliye Hanım anlatırken, erkek tarafını Ahmet Mithat Efendi anlatıyordu. Roman ‘Bir Kadın ve Ahmed Mithat Efendi’ olarak iki imzayla tamamlanan bu roman, Ahmet Mithat Efendi ile Fatma Aliye Hanım'ın dostluğunu güçlendirdi. Artık, sürekli edebi mektuplaşmalar başladı aralarında ve bu mektuplar, daha sonra Tercüman-ı Hakikat gazetesinde de yayımlanarak halka sunuldu.
Fatma Aliye Hanım, 1892 yılında ‘Muhadarat’ adıyla kendi romanını yazdı fakat bu romanı bütün kitaplarından daha önemli kılacak olan bir ayrıntı vardı; Muhadarat’ın altında, Fatma Aliye Hanım’ın imzası vardı. Romanının konusu ise, bir kadının ilk aşkını unutamayacağı inancını çürütmek üzerine idi.
Daha sonra, 1899 yılında, Udi adlı romanı yayınlandı. Bu romanda ise, görevi üzerine gittiği Halep’te yaşamına tanık olduğu bir kadını, Udi’yi anlattı. Udi eserinde ve diğer romanlarında hep özgür, zeki, erkek himayesi ile hayatına yön vermeyen, ekonomik özgürlükleri olan kadınları içeren konuları ele aldı.
Sadece romanlarla değil, gazetelere de makaleler yazarak, kadınların var olduğunu cesurca topluma anlattı. Döneminin en cesur kadınıydı belki de… Birçok edebiyatçı, yazarın bu çabasına saygı duyarak destekledi ve onu halka duyurdular.
"Eğer bu cesur yürekli kadını merak ediyorsanız, ceplerinizdeki elli liraların arka yüzlerine bakın." Cümlesi bile neler anlatıyor onun hakkında, değil mi?
Korkmadan, tüm engelleri ve tabuları yıkarak üstesinden gelmiş tüm hemcinslerime, bir Türkiye Cumhuriyeti Kadını olarak teşekkür ediyorum.
İlk kadın öğretmenimiz, Refet Angın’a
İlk kadın arkeoloğumuz, Jale İnan’a
İlk kadın doktorumuz, Safiye Ali’ya
İlk kadın avukatımız, Süreyya Ağaoğlu’ya
İlk kadın film yönetmeni ve oyuncu, Cahide Serap (Sonku)’a
İlk kadın fotoğrafçımız, Yıldız Moran’a
…Ve nicelerimize sonsuz sevgiyle…
Mürüvvet Terzi
0 Post a Comment: