22 Nisan 2020

Sosyalizm Maskeli Sosyal Faşizm



Yaşadığımız şu günlerde tartışılması gereken en önemli konu, en temel sorun sosyalizmin sosyal faşizm ile karıştırılmış olmasıdır.

Madalyonun bir yüzünde birçok aydın, işçi, emekçi, memur, işsiz, emekli, sosyal demokrat gömleğiyle dolaşan birçok kişi söylemleriyle, eylemleriyle aslında tam bir sosyal faşist ancak kendini sosyalizmin aynasında görüyorlar. Kendilerini öyle tanımlıyorlar.

Madalyonun diğer yüzünde ise gerçek anlamda hayatını sosyalizmin dinamikleri üzerine inşa etmiş devrimci birçok genç ölüm oruçlarında, dağlarda, fabrikalarda, alanlarda hayatı son bulurken görüyoruz. Kişisel düşüncem, ölüm oruçlarını onaylamasam da bütün eylemlere saygı duyuyorum. Değerli ve önemli görüyorum. Ancak yaşatarak, yaşayarak felsefemizi geliştirip direnişi örgütleyebiliriz. Bir mücadelenin sertliğinden çok sürekliliği daha da önemlidir.

Yitirdiklerimizin acısını sadece bizler yaşıyoruz, farkında mısınız? Biliyoruz ki hayatını feda edenler sistemin umurunda değil, bu gerçeği geçmişten günümüze kadar geçen sürede defalarca tanık olduk. Hepimizin yaptığı tek şey yitirdiklerimizin ardından onların görsellerini, videolarını ya da onların hakkında birkaç satır yazı yazarak bir iki gün sosyal medya hesaplarımızda gezdirmek.

Peki ya sonrası!

Bir kısmımız kendi kederinden kavruluyorken bir kısmımız ise kendi tıkırında, öyle değil mi?
Peki ya eylemsel tutuma destek bu mudur? Bir tarafta bir insan yaşamını inandığı değerler uğruna ölüme koşarken diğer tarafta s/özde devrimci, hayatı sorgulayan, direnişi savunan kişilerin süreli sanal destekleri, direnişi gerçekleştiren kişinin fedakarlığı karşısında basit, günü kurtarmaktan öteye gitmeyen içi boş paylaşımlarının anlamsızlığı.

Ne üzücü!

Şu an görünen tablo, sanki ölüm orucu eylemini gerçekleştiren kişi bizim bir iki gün sosyal medyada gündemi değiştirmek adına paylaşımlar yapalım, demokrat devrimci duygu- düşüncelerimizi renklendirelim, hatırlayalım diye hayatını feda etti gibi bir anlamsızlıktan öteye gidemediğinin gerçekliği. Böyle ciddi bir kararı gerçekleştiren kişi direnişini gerçekleştirirken halkına, insanlığa bir bakış açısı geliştirmek, farkındalık oluşturmak, sistemi sorgulayıp toplumun duyarlılığını, tepkisini çekip bir kıvılcım yakmak için kendini feda eder.

Duyarsızlığını maskelemekten öteye gitmeyen tutumlarıyla sistemin kirli yüzünü maskeleyen sosyal faşistlik tam da bu noktada kendini gösteriyor. Bir iki gün demagoji yap, kendini tatmin et ve kaldığın yerden devam et! Neticede sistem bizleri yalnızlaştırarak alıştırıyor ölüme, farkında mıyız? Tabi ki hayır.

 Sistem hayatı son bulan kişiye bakış açısını asla yumuşatmıyor bunu biliyoruz. Hatta direnişçi yaşamını yitirdiğinde bu faşist sistemi mutlu ediyor.

Tıpkı yaşamını yitiren direnişçiden sonra birkaç gün yazıp çizen kimseyi görmekten rahatsız olmadığı gibi. Çünkü biliyorlar deneyimledikleri gibi olacak her şey, birkaç gün sonra sular durulacak ve herkes bir sonraki bireysel eyleme kadar sistemin istediği ölü toprağını üzerine örtecek. Böyle olduğu sürece de asla örgütlü bir toplum kimliği kazanamayacak. Birkaç devrimci gencin hayatını ortaya koyup yaktığı meşale kitlesel bir direnişe dönüşemeyecek ve elimizde sadece yitirdiklerimizin acısı kalacak.
Oysa ki sosyalist olsun olmasın insanım diyen, yüreğindeki çocuğun sesini duyan her bireyin insan yaşamına, yaşamın canlılar için kutsallığını kimliklerden, dillerden, dinlerden arınmış bir duyarlılıkla kucaklayıp sahiplenmesi, tepki göstermesi gerekmez mi? Alanlara yığılması gerekmez mi?

İnsan onuru için verilen bütün mücadelelerde bireysel direnişlerin ölümlerle son bulması ve geride kalan kitlenin bu direnişin kutsallığını iki günlük anlamsız sosyalist(!) edasında sosyal medya hesaplarında geçiştirmesi mücadele açısından orantısızlık değil mi? Yapılan direnişi hiçleştirmez mi?
Bence olması gereken, dünyada yaşanan her türlü direnişte yaşamını insanlığa feda eden değerlerimizin anısına bir an önce sosyalizm kimliğininin yeniden ele alınıp tanımlanması gerekiyor. Yeni pratikler geliştirilmeli, yeni bir yol dizayn edilmesi gerekiyor. Yoksa yaşamını halkına feda eden onca yurttaş bireysel eylemleriyle bir iki gün anılmaktan öteye gidemez ve faşizme karşı savunulan sosyalizmi "miş’li" zamanlarda bırakıp, sosyal faşizme teslim olacak çocuklarımız.
Unutmayalım ki direniş yaşadıkça büyür, yaşattıkça anlam kazanır.

Yaşamla, umutla, Düş’le kalın…

Deniz Çelik
Yorumlayın Paylaşın :)

Paylaşan: verified_user

0 Post a Comment: