02 Mart 2020

Bu Toplum Neden “Kabadayı” ve “Dayı” Karakterlerini Sever?



Eski Türk filmlerinde “mahallenin kabadayısı” tiplemeleri çok işlenirdi. Bu insanlar yoksulu, mazlumu kollar ve haksızlıklara karşı mücadele ederlerdi. Şimdilerde ise, dizilerde mafya karakterleri ön planda. Gücü, serveti her türlü yolu kullanarak elde eden bu tipler, gençler arasında hayli popüler oldu. Hatta, özenen gençler, bir ara kendi aralarında mafya örgütleri kurdular...

Dünyanın her yerinde mafya çeteleri vardır. Adalet sistemlerinin ağır işlemesi, bazen güçlüden yana karar vermesi bu çetelere zemin hazırlıyor. Bazen de haksız ve kolay “kazanç” ve güç peşinde olanlar, yasa dışı bu örgütleri kuruyorlar...

Bizim toplumda tercih edilen, sıcak bakılan ise “Kabadayı “tiplerdir.

Kabadayılar gözü pek, cesur ve çoğunlukla garibandan yana tavır alan insanlardır. Serttirler, etraflarına korku salarlar. Tuttuklarını koparırlar...

Bizim gibi kişilikleri baskılanmış, özgüvenleri sınırlandırılmış toplumlar, kabadayılarda özledikleri kişilikleri bulur. Bu nedenle, insanlarımızın çoğu, ne seviyede olursa olsun kabadayı karakterlere meyleder.

Güce, iradeye, öz güvene olan ihtiyacını, onunla bütünleşerek gidermeye çalışır.
Psikolojik, sosyal bir ihtiyaç bu…

Yaşayan, fani, bütün güçlü karakterlerde kabadayılık özellikleri mutlaka olabiliyor.
Bu yüzden kitleler halinde bu insanlara bağlanabiliyor hatta “tapınma” derecesinde gözümüzde yüceltebiliyoruz. Ortadoğu, özellikle Müslüman coğrafya da kurum kültürü ve geleneği olmadığından, “güçlü lider, şeyh, önder…” figürlerine ihtiyaç hissediliyor. Kişiliğini bulamamış, bulmasına müsaade edilmemiş bireyler; güçlü kişiliklerin kişiliğine eklemlenerek kişilik kazanmaya çalışır. Ya da bir ideolojinin, cemaatin, tarikatın mensubu olarak, “kolektif kişilikte” kişilik bulur. Bu bireyler, bağlandıkları güçlü figür ya da inanç gruplarına yapılan eleştirileri asla kabul etmezler. Çünkü, bu eleştiriler aynı zamanda onun “yetersiz kişiliğine” yapılmış olarak algılanır…

Yüceltilen insanlar, yüceltilen kolektif yapılar” İyi” insanlar ve iyi yapılarsa zararı olmaz. Bu liderler ve kurumlar; “Yıkıcı narsist “kişiliklerse, Hitler, bazı “din önderleri” gibi; mensuplarını, ülkesini ve insanlığı felakete sürüklerler
Kabadayılık, Lidere, öndere, şeyhe ram olma ihtiyacının ciddi azaltılması için; bireyi güçlü, iradeli, özgüvenli kılmak elzemdir. Gücü dışarıda arayan değil, kendi öz gücünde bulan bireyler inşa etmek zorundayız. Bir ülke, bilim, teknik, spor, kültür, sanat, medeniyet ve insaniyetle çağdaş dünyada yerini alır. Öz güvenli ahlaklı ve çalışkan bireylerle ülke geliştirilebilir. Diğer yandan, evrensel hukuk normlarının ve adaletin eksiksiz tatbik edildiği bir sistem sağlanmalıdır. Böylelikle “güçlü olanın haklı olmadığı “inancı pekiştirilmelidir.  Ehliyet ve liyakat sistemiyle bireylere hak ettikleri maddi manevi doyum sağlanmalıdır. Ülkelerin bekası, o ülkede yaşayan bütün bireylerin, o ülkeye ait aidiyetleri içselleştirmesiyle mümkündür. Bunun yolu da bütün ülke bireylerinin, insan olmaktan kaynaklanan evrensel haklarının eksiksiz tatbikinden geçer. Sadece kendi mensuplarını “kayıran” bir yönetim, ülkesini ciddi bir beka sorunuyla karşı karşıya bırakır…

Dr. Nihat Kaya
Yorumlayın Paylaşın :)

Paylaşan: verified_user

0 Post a Comment: