Gürsel Rengis
1960 yılında Ardahan-Halil Efendi Mahallesin’de çiftçi bir ailenin çocuğu olarak yaşama uyandım. Yirmi yaşıma kadar Ardahan’da yaşadım. Ülkemizin içinden geçtiği sarsıcı toplumsal sorunlar nedeniyle 1980 yılında Ardahan’dan ayrıldım. Bir umutla şehirlere akan göç kafileleri arasına ben ve ailem de katıldık. Yaşam yerleşkem Ankara’da…
-1960’ta “yeni paşanın adını” adıma koymuş Seyhat nenem. Adımla kavga edenler olmuş, çocukmuşum, bilmemişim. 70’lerde, mitolojik kahramanlar atmosferiyle sarsıldı, biraz daha büyüdü çocukluğum… Kulaklar “radyo ajanslarına” kilitli… O güne kadar kurulu olan her şey alt-üst olup, yeniden kuruluyordu sanki…
-1980’ler… Bir memleketin bütün düzenli orduları, bütün asayiş teşkilatı,” zinde kuvvetleri” tümüyle, bir gece yarısı, bütün sabahları kuşatarak uyandırdılar. Çocukluğumuzun ilk gençliğimizin bütün oyunlarına nişangâhtan seyre daldılar… Göğüslerinde,tarihin biriktirdiği bütün apoletler… Omuzları metalik yıldız dolu. Suratlar asık… Yıldızları hiç göz kırpmıyordu… Oysa bütün çocuklar, ilk gençlik yaşlarında şıvgın delikanlılar, yıldızlarla oynaşıyorduk… Buzul çağı, ülkemizin…
ayağımızın ilk takıldığı
ilk düştüğümüz yol üstünde
tanrı misafirlerinin insanlığı kaldırdı yerden
süt analarının çocukları doyurdu açlığımızı...
biz/kusursuz idealler için adanmışken
eksiksiz iyilikler dünyasını kuracağımıza
ant içmişken
tüm uğraklarımızın
bilincimize kattığı kök insanlık
başlayanı/başlatanı olmadığımız
gün batımları olmayan uzun yürüyüşün
ömür uyanışıyla tutunduğumuz
bir halkası olduğumuzu fark ettirdi...
her şeyi ömrümüze sığdırmak istemenin
sabırsızlığı
asla acelesi olmayan akışın sabrı...
bozar kimyamızı
dağıtır köşe taşlarımızı
yapılarımızı alt-üst eder
ayağa kaldırır/tüm eski yapıları
en başa çağırır bilincimizi...
bekleme geç/çare ve çaresizlik ikilemini!
geçmiş/çoktan yollarını ayırdı
eski olanla...
sarsıyor/döngünün göz kamaştıran bozgunu
kendinden emin tüm yapıları...
mutlak iyiliğin kollektif bilinçaltı
uyarıyor bilincimizi
muştuyla... (Akış ve An-2017)
-Bütün yaşamımı işçi olarak sürdürdüm… Çocuk işçiliği de bilirim, genç işçi olmayı da, yetişkin yaş emek bataryasını da… En son iş yerim olan Mamak Belediyesi’nde 24 yıl çalışarak emek nöbetimi tamamladım…
*Nesne Canlılık Susku ve Söz
Zaman ve ritim her varlıkta başka türlü deviniyor olabilir. Bu durum sonsuz olasılıklar içeriyor olsa gerek. Canlılığın insan formundaki bu anki gerçekliğimle şöyle anlamlanıyor bu akış: Nesneden canlılığa sıçrayış, canlılıktan suskuya dahil oluş… Yaşamın, son nefesten sonraki halini, basit olarak ‘ölüm’ ya da nesneye dönüş olarak düşünmek çok yetmez geliyor bana. Yaşama uyanırken bedenimizi organize eden sayısız atom, molekül ve hücreler, kendi akışları içinde sadece bir uğrakları, geçici durakları olan bedenlerimizin, bütün hayat yükünü kendi zerrecik belleklerine kazıyarak, sonsuz akışın belleğine taşıyacaklar… Dolayısıyla, demek isterim ki;
cana uyandığında madde gurbette olduğunu bilir… suskuya dahil oluncaya dek çektiği ağrıyı,acıyı söz ile dindirir…
(Akış ve An-2017)
-Üç şiir kitabım:
*Suskular-2013
*Emek Söylenceleri-2013
*Akış ve An-2017
Güzel şiir ve öykülerinle sağlık ve huzur dolu uzun yaşam seninle olsun.
YanıtlaSilŞiir, güzel olacaksa... Öyküler yazılacaksa, bütün hallerde... Sağlık ve huzur dolu olacaksa yaşam... ve uzun olacaksa ömür... Yalnız başıma ne yapabilirim...?! Yalnız insan, ö l ü r... Dostlarla birlikte olsun,/ her nasıl olacaksa...
Sil