13 Mart 2020

Virgül



Virgül, insanlığın ve onun şahsında dünyanın özgürleş(tiril)mesinde, ya da bir başka söylemle, sınıfsız toplumun kurulması için kullanılan araçlar arasında  en önemlilerinden biridir. Bu tümcemin “tersten” okunması durumunda da aynı sonuca ulaşırız: Sömürü baronlarının sistemi olan kapitalist / emperyalist sistemleri parçalayarak başlarına çalmak için kullanılan araçların en önemlilerinden biridir virgül.

Hayır, şaka yapmıyorum; tersine, çok ciddiyim!

Herhangi bir şeyi tanımak ya da bilmek, o şeyi maksimum derecede kullanmak ya da uygulamak demektir; az tanıyorsak az kullanırız, çok tanıyorsak çok...

Örneğin bilgisayar... Başlangıçta bilgisayar hakkında hiçbir bilgimiz bulunmaz:

-Anne, bu ne?
-Bu bir bilgisayar yavrum.
-Ne yapıyorsun bununla, ne işe yarıyor?
-Şu, şu, şu ve şu işlemleri yapıyorum.
-Çok iyiymiş yaa! Peki başka şeyler de yapabiliyor musun, yapabilir misin?
-Şu, şu ve şu işlemleri de yapabiliriz. Hatta şu an aklıma gelmeyen birçok farklı şeyi de yapabiliriz.
-Hadi yapsana!
-Ben bunları bilmediğim için yapamam ama öğrenirsem o zaman yapabilirim. Bizler sadece bildiklerimizi (doğru olarak) yapabiliriz.

Bir şeyi tanımak / bilmek çok önemlidir. Bir şeyi bilmeden başarırsak bu ancak “tesadüf” olur. Virgül de böyledir; tanımak, bilmek ve yerinde kullanmak çok önemlidir. Çok yaygın kullanılan bir örnek ile bunun açılımını yapmak istiyorum:

1.    Oku da, baban gibi eşek olma!
2.    Oku da baban gibi, eşek olma!
3.    Oku da baban gibi eşek olma

Yazılış itibarıyla tamamen aynı olan yukarıdaki üç tümceyi lütfen bir kez daha okuyun ve virgüllerin yerlerine dikkat edin.

Birinci tümceyi kullanan kişi, konuştuğu kişiye babasının eşekliğinden söz ediyor, “Senin baban bir eşektir. Okumazsan, sen de baban gibi eşek olursun!” diyor; çünkü vurgu, sonuna konulan bir virgül ile okumaya yapılmaktadır.

İkinci tümceyi kullanan kişi, karşısındaki kişinin babasının okumuşluğuna vurgu yapmaktadır. Bu tümcedeki baba, okumuş “adam” olmuştur. Yani, “Senin baban, okumuş bir insandır; onun gibi okumazsan, eşek olursun!” diyor.

Görüldüğü gibi çoğumuzun bilmediği, bilenlerin ise çok da önemsemediği bir virgül, tüm tümcenin anlamını değiştirebilmektedir.

Gelelim üçüncü tümceye... Zaten “Zurnanın ‘zırt’ dediği yer” de burasıdır. Çoğumuzun yaptığı gibi bu tümceyi kullanan kişi, hiçbir noktalama imi kullanmamış. Bu gibi tümceler gereksiz tartışmaların, anlam kargaşalarının ve benzeri olumsuzlukların ana üssüdür.

Üçüncü cümleyi okuyan kişi itiraz ediyor:

-Sen babama eşek diyorsun!
-Hayır, rica ederim; ben babana eşek demiyorum, sana eşek diyorum.
-İnkar etme; bak burada “baba” var, “baban gibi eşek olma” diyorsun. Utanmıyor musun koskoca “Baba”ye eşek demeye!
-Ama ben...
-Ayıp, ayıp!

Tartışma böyle sürüp giderken birden kapının zili çalıyor. Sivil giyimli ve elinde telsiz olan birine eşlik eden iki resmi görevliyi karşınızda buluyor ve şaşkınlıkla harmanlanmış bir korkuyla soruyorsunuz:

-Buyurun memur bey, hayırdır inşallah!
-Siz Başbakanlık ve Cumhurbaşkanlığı yapmış bir devlet adamına, “Baba”ya “eşek” diyerek hakarette bulundunuz; hakkınızda şikâyet var, buyurun karakola!

Siyasal yapılanmalar arasında ve her bir siyasal yapılanmanın kendi içinde de aynı nedene bağlı olarak böyle tartışmalar sürüp gitmekte, taraflar Marx’tan, Lenin’den (hem de aynıları olmak üzere) alıntılar yaparak kendisinin doğru olduğunu iddia etmektedirler.

Peki, kim doğru söylüyor?

Noktalama imlerini ve yazım kurallarını bilen doğru söylüyor, bu kadar basit! Çünkü, eğer noktalama imlerini ve yazım kurallarını bilsek ve yerinde kullansak, “Marx şunu dedi!”, “Lenin bunu söylemek istiyor!” gibi mücadelemizin ve zamanımızın önemli bir bölümünü alıp götüren gereksiz polemikler oluşmaz. Bu boşa giden enerjimizi doğrudan mücadelemizin kendisine yönlendirdiğimizi bir düşünür müsünüz lütfen?

-Baba, bu küçük yamuk çizgi ne?
-Buna “virgül” deniliyor çocuğum, çok önemli bir işarettir bu.
-Ne işe yarıyor ki?!
-Dünyayı kurtarmaya...

Onur Çağlar
Yorumlayın Paylaşın :)

Paylaşan: verified_user

Biyolojik olarak "virgül" ve "soru işareti"nden oluştuğum için güneşi gözlerime prangaladım; ışık, alev ve rüzgar emzirdim. Gözlerimi parçalayamayan güneş prangaları parçalayınca, bu defa da bakışlarım gökyüzünü kendine tutsak etti! Bir savaştır gidiyor...

0 Post a Comment: