Duygu Turan’la Röportaj
Telefonla tanıştığım milli gururumuz Duygu Turan’la röportaj yapmak için; randevulaştığımız yere önceden giderek bekledim. Çok bekletmeden, oturduğum masaya doğru adaleli ve zarif genç kızımızın geldiğini görünce çok heyecanlandım. Dünya Şampiyonasına hazırlandığı için vaktini almamak adına telefonumun ses kayıt düğmesine basıp; önceden hazırladığım soruları tek tek sordum. İşte o keyifli sohbetten yansımalar:
- Türkiye’de kadın olarak yaşamak bu kadar zorken ve sorumluluk gerektirirken Kick Boks sporu gibi kuvvet gerektiren bir dalı tercih etmenizin nedeni nedir? Ataerkil bir toplum yapısından gelmenin etkisi var mı?
-Elbette var… Bu spor dalı kızlara yakıştırılmıyor. Bu bilinçle özellikle Kick Boks tercih ettim, pek çok erkekten daha başarılı oldum. Kimse şampiyon olmamı beklemiyordu, ben bu düşünceleri de altı yıl içinde değiştirdim.
-26 yaşında gencecik bir kadın üstelik yoğun mesaisi olan bir sağlık emekçiliğine dünya, Avrupa ve Türkiye şampiyonluğu ve 60 madalya nasıl sığdırıldı acaba? (Birde üniversite öğrenciliği eklenmiş sanırım.)
-Zamanım kısıtlı sabah beşte kalkıp ders çalışarak başlıyorum günüme. Sosyal hayatım hemen hemen hiç yok, bir akraba düğününe bile gidemiyorum. Son günlerde bu konuda biraz rahatladım. Okulumu bitirip İstanbul’a gelince sosyal yaşantıma da zaman ayırmaya başladım.
-Türkiye’de çok fazla değer görmeyen bu spor dalını tercih etmeniz size ne gibi zorluklar getirdi? Mesela sponsorunuz var mı? Bu kadar değerli başarılar hak ettiği takdiri aldı mı? (Maddi ve manevi anlamda soruyorum.)
-Türkiye’de spor branşları olimpik ve olimpik olmayan branşlar olarak kategoriye ayrılıyor. Benim branşımda yarı olimpik branş olduğu için yeterli değeri görmüyor. Yurt dışında da aynı ayrım söz konusu. Milli maçlar dışında (yurt dışına gidişler hariç), yurt içindeki bütün müsabakalara giderken bütün masrafları kendim karşılıyorum. Dolayısıyla memur olarak aldığım tüm maaşımı spor faaliyetlerime harcıyorum. Bu yıl Tuzla Belediyesi’ne transfer oldum. İlk defa burada masraflarımı karşılayıp destek oldular. Pek çok arkadaşım maalesef sponsor bulamamaktan dolayı sıkıntı yaşıyor. Maçlarımız, başarılarımız televizyonda sadece haber olarak veriliyor. Dolayısıyla, firmalar sponsor olmak istemiyor. Dünya ve Avrupa şampiyonluğunu aldığımda bile devlet katında beni tebrik eden olmadı. Haberlerde kısa bir bilgi olarak geçiştirildi.
-Sizin ya da diğer milli sporcularımızın başarılarını daha çok sosyal medyadan duyabiliyoruz. Televizyon kanallarında böylesine uluslararası başarı kazanan değerlerimizi haber konusu bile yapmıyorlar. Bunun belirli bir nedeni var mıdır sizce?
-Dediğim gibi olimpik branş olmadığımız için futbol branşı kadar değer görmüyoruz. Altı kez uluslararası başarı kazanmama rağmen dönüşte bizi sadece ailemiz karşılayıp tebrik ediyor. Devletten herhangi bir yetkili telefonla dahi arayıp kutlamıyor.
-Ardahan’lı olmak, Yeşil Göle’mizin toprağından gelmek nasıl bir duygu uyandırıyor sizde? Hemşerilerimizden, dernekler ya da diğer STK’lardan yeterli ilgi görüyor musunuz?
-Memleketimi ve insanlarımızı çok seviyorum. Toprağımızın insanlarının çok güçlü olduğunu düşünüyorum. Herhangi bir yerde Ardahan’lı olduğumu söylediğimde "O bölgeden gelmişsen sen güçlüsündür zaten!" diyorlar. Memleketimden, herhangi bir STK’dan hiç destek görmedim. İlk defa Ardahan Kültür ve Sanat Platformu’ndan Olcay Kasımoğlu, Deniz Çelik ve siz aradınız. Çok mutlu oldum, gurur duydum tabi ki…
-Katıldığınız ilk şampiyonada Avrupa Şampiyonluğunu getirmek nasıl bir duygu yarattı sizde?
-Çok gurur vericiydi benim için. İstiklal Marşımızın okunması, bayrağımızın göndere asılması tarifsiz gurur ve heyecan verdi.
-Bir kadın olarak, kuvvet ve sertlik gerektiren bir spor dalını tercih etmenizin ne gibi zorlukları oldu. Aileniz bu konuda yeterince destek oldu mu? Dış çevreden insanların tepkileri ne yönde acaba?
-En önemli destekçim ailem, özellikle annem ve kardeşim daima yanımda. Gece geç saatlerde antrenmandan dönüyorum, yaşadığım çevrede tutucu insanlar çoğunlukta olduğu için zorlanıyorum. Ailemin desteği olmasa çok zorlanırdım. Bu sporu yaptığımı öğrenenler çok şaşırıyor, hatta çekinenler oluyor. İş yerimde bazen "Şampiyon hemşire var aramızda, dikkat edin!" kendinize diyorlar.
-Ülkemizle diğer dünya ülkelerini kıyaslarsak emek verdiğiniz Kick Boks sporunu hangi ülkede olsaydınız daha rahat yapardınız (Teknik imkanlar, devlet desteği, basının ilgisi, halkın desteğini göz önünde bulundurarak cevaplayın mümkünse).
-Yurt dışındaki maçlarda Rusya’nın sporcularına verdiği desteği görünce çok özeniyorum. Sporcuları devlet katında destekleyip, sürekli ödüllendiriyorlar, ister istemez imreniyorum.
-Sizce kadınlar neden Kick Boks ya da diğer dövüş sporlarına ilgililer? (Benim kızımda bir ara tekvando ile ilgilendi.)
-Nedeni gayet açık, Türkiye’de kadın olarak yaşamak çok zor; her an, her yerde başınıza bir şey gelebilir. Bunun için bir güce, güçlü olmaya ihtiyacınız var. Benim tercih etmem de bu yüzden. Bir de bu spor insana özgüven katıyor. Bir erkeğe ihtiyaç duymadan rahatlıkla yasabiliyorsunuz.
-Hem mesleğiniz hem aktif spor yaşamı birde öğrencilik varken 24 saat yetiyor mu size? Zamanı doğru kullanabiliyor musunuz? Ne gibi zorluklar yaşıyorsunuz?
-Zamanı doğru kullanıyorum ama çok yoruluyorum. Dinlenmeye pek vaktim kalmıyor. Sadece çok dinlenmeye vaktim olmayınca sakatlıklarım çok oluyor ister istemez.
-Ardahanlı gençlere deneyimli milli bir sporcu olarak neler tavsiye edersiniz?
-Yapmak istedikleri ne varsa bir yerden başlamaları lazım. Kendilerine güvensinler ve spora muhakkak başlasınlar. Bu Kick Boks ya da diğer branşlarda olabilir. Kişisel gelişimlerine çok değer katarlar.
Düşünsel Kültür ve Sanat platformu adına bize vakit ayırdığınız için çok teşekkür ediyorum. Dünya şampiyonası elemelerini geçeceğinizden ve Antalya’daki şampiyonada yeniden gururumuz olacağınızdan eminim. Başarılar diliyorum.
Gülsen Dede
0 Post a Comment: